Çalışanlar Açısından İşyerinin Devri
İş ve Sosyal Güvenlik

Çalışanlar Açısından İşyerinin Devri

Bir ticari işin sürdürülmesi için bir işyerine, gerekli techizatlara ve çalışanlara ihtiyaç bulunmaktadır. Ticari işletme tüm bunları içeren ekonomik bir bütündür.
Ticari işletmeler bütünü ile devire konu olabilmektedir. Şirketlerin bölünme ve birleşmeleri, şirket devir almalar da hukuken ticari işletme devri olarak değerlendirilebilmektedir. Bu noktada ana kriter işletmenin ekonomik bir bütün olarak devir edilmiş olmasıdır.

Ticari işletmenin sahibi işletmesini bütünü ile kapatarak işe son vermesi halinde çalışanların da iş akitleri doğal olarak sona erecektir.

Ancak ticari işletmenin devrinde işletme hukuki varlığını sürdürmekte olduğundan çalışanların iş akitlerin sona erdiğinden söz edilemeyecektir.

Ticari işletmenin devrinde işveren değişmektedir. Devir alan işletme sahibi olmuş, işletmeye kayıtlı bulunan bütün teçhizat işletmeyi devir alana geçmiş, mevcut iş akitleri için işveren sıfatını almıştır.

Bu noktada ticari işletme hukuken varlığını sürdürdüğü için, devir ile çalışanların iş akitleri sona ermemektedir. İş akdi devam ettiği için salt işletme devri nedeni ile çalışanların kıdem tazminatı hakları da doğmayacaktır.

Çalışanların işveren değişikliği anında geçmişe ilişkin hakları konusunda endişe ettikleri İşyerinin satılması veya devredilmesi işçi açısından önemli sonuçlar doğurur. İşçi olmadan işyerinin devri mümkün değil. Bu gibi durumlarda çalışanların haklarını bilmesi çok önemli.

İşyerleri pek çok nedenle devredilmekte ve bu gibi durumlarda işveren değişikliği söz konusu olmakta. Ticaret hayatında çoğu kez işyerinin devir edilmesi işlemi ile karşılaşılıyor. Hukuki olarak şirketlerin birleşmesi veya bölünmesi de işyerinin devri olarak değerlendirilebilir. İşyerinin satılması veya devredilmesi işçi açısından önemli sonuçlar doğurur. Hukuken işyeri devrinden bahsedebilmek için işyerinin ekonomik birliğinin devredilmiş olması gerekir. Ekonomik birliğin devredilip devredilmediği konusu, somut olay bazında değerlendirilmelidir.

İşyerinin devredilmesi halinde işçinin iş sözleşmesi yeni işverenle devam eder. Yani işyeri devredildi diye işyerindeki işçilerin iş sözleşmeleri sona ermez. Hukuken işyerinin devredilmesi halinde işyerine ait unsurlardan olan işçiler de yeni işverene devrolurlar. Bu nedenle işveren devraldığı işyerinde devreden işverenin işçileri ile çalışmaya devam edeceği gibi, işçiler de yeni işverenle çalışmaya devam edecektir.

İşyerinin unsurlarından birisi olan işçi olmadan işyerinin devredilmesi hukuken mümkün değildir. Dolayısıyla işyerini devralan işveren “ben işçileri devralmadım” diyemez. Ancak devir dışındaki nedenlerle işyerini devralan işverenin işçilerin iş sözleşmesinin feshedilmesi mümkündür. Bu gibi durumlarda mahkeme feshin nedenlerini araştırarak karar verecektir.

Mağduriyeti önlemek
İşverenin yaşayabileceği çeşitli zorluklar karşısında işyerini devredebilecek olması işverene tanınan bir haktır.

Ancak işverene sağlanan bu hak nedeniyle işçilerin mağdur olmasını engellemek adına devir halinde iş sözleşmelerinin devam etmesi öngörülmüştür. İş hayatında yaşanabilecek bu yöndeki tehlikeler neticesinde işçinin iş sözleşmesinin ve ücret alma hakkının devam etmesi için bu hüküm uygulanmaktadır.

Kıdem tazminatı önemli
İşyerinin devri halinde işçiler, devralan işverenler çalışmaya devam edecekleri ve iş sözleşmesi sona ermediği için işçinin kıdem tazminatı hakkı doğmaz. Yani çalıştığı işyeri devredilen işçinin sadece devir nedeniyle kıdem tazminatı alması mümkün değil.

İş Kanunu’nda işçilerin devirden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken alacakları için devreden işverenin de iki yıl süreyle sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Diğer yandan kıdem tazminatında devreden işveren süre sınırlaması olmadan devralan işverene karşı sorumlu tutulmaktadır.

Devredilen bir işyerinde çalışmış işçinin kıdem tazminatına hak kazanması halinde, devreden ve devralan işverenin yanında çalıştığı bütün süreler birlikte değerlendirilerek hesaplama yapılır. Dolayısıyla aynı işyerinde çalışan fakat işyeri devredildiği için işvereni değişen işçinin kıdem tazminatı kaybı söz konusu olmaz.

KAYNAK : Milliyet

Borçlar kanunu 344 kiranın belirlenmesi kiracının tacir ve kiralananın işyeri olması halinde 8 yıl uygulaması ertelenen madde dikkat programda hepsi ertelenir diye not var hatalı

Madde 0344 : II. Belirlenmesi
(Madde 12.07.2012 tarih ve 28351 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6217 Sayılı Kanun ile 1/7/2012 Tarihinden İtibaren 8 Yıl Süre İle Uygulanmaz)

Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında üretici fiyat endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır.

Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılmamışsa, kira bedeli, bir önceki kira yılının üretici fiyat endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla hâkim tarafından, kiralananın durumu göz önüne alınarak hakkaniyete göre belirlenir.

Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun süreli veya beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş yılın sonunda, yeni kira yılında uygulanacak kira bedeli, hâkim tarafından üretici fiyat endeksindeki artış oranı, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenir. Her beş yıldan sonraki kira yılında bu biçimde belirlenen kira bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre değiştirilebilir.

Sözleşmede kira bedeli yabancı para olarak kararlaştırılmışsa, beş yıl geçmedikçe kira bedelinde değişiklik yapılamaz. Ancak, bu Kanunun, “Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı 138 inci maddesi hükmü saklıdır. Beş yıl geçtikten sonra kira bedelinin belirlenmesinde, yabancı paranın değerindeki değişiklikler de göz önünde tutularak üçüncü fıkra hükmü uygulanır.

6217 Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Geçici Madde 0002 :
(Madde 12.07.2012 tarih ve 28351 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6353 Sayılı Kanun ile Değişmiştir.)
Kiracının Türk Ticaret Kanununda tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 323, 325, 331, 340, 342, 343, 344, 346 ve 354 üncü maddeleri 1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik olunur. Kira sözleşmelerinde hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.

6217
Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
14.04.2011
27905
Kabul Tarihi 30.12.2006
6217 Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Geçici Madde 0002 :
(Madde 12.07.2012 tarih ve 28351 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6353 Sayılı Kanun ile Değişmiştir.)

Kiracının Türk Ticaret Kanununda tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 323, 325, 331, 340, 342, 343, 344, 346 ve 354 üncü maddeleri 1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik olunur. Kira sözleşmelerinde hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.

Madde 0323 : III. Kira ilişkisinin devri
Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini başkasına devredemez. Kiraya veren, işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz. Kiraya verenin yazılı rızasıyla kira ilişkisi kendisine devredilen kişi, kira sözleşmesinde kiracının yerine geçer ve devreden kiracı, kiraya verene karşı borçlarından kurtulur. İşyeri kiralarında devreden kiracı, kira sözleşmesinin bitimine kadar ve en fazla iki yıl süreyle devralanla birlikte müteselsilen sorumlu olur.

Madde 0325 : 2. Kiralananın sözleşmenin bitiminden önce geri verilmesi
Kiracı, sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı geri verdiği takdirde, kira sözleşmesinden doğan borçları, kiralananın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul bir süre için devam eder. Kiracının bu sürenin geçmesinden önce kiraya verenden kabul etmesi beklenebilecek, ödeme gücüne sahip ve kira ilişkisini devralmaya hazır yeni bir kiracı bulması hâlinde, kiracının kira sözleşmesinden doğan borçları sona erer.

Kiraya veren, yapmaktan kurtulduğu giderler ile kiralananı başka biçimde kullanmakla elde ettiği veya elde etmekten kasten kaçındığı yararları kira bedelinden indirmekle yükümlüdür.

III. Olağanüstü fesih
Madde 0331 : 1. Önemli sebepler
Taraflardan her biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak her zaman feshedebilir. Hâkim, durum ve koşulları göz önünde tutarak, olağanüstü fesih bildiriminin parasal sonuçlarını karara bağlar.

Madde 0340 : B. Bağlantılı sözleşme
Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin kurulması ya da sürdürülmesi, kiracının yararı olmaksızın, kiralananın kullanımıyla doğrudan ilişkisi olmayan bir borç altına girmesine bağlanmışsa, kirayla bağlantılı sözleşme geçersizdir.

Madde 0342 : D. Kiracının güvence vermesi
Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmeyle kiracıya güvence verme borcu getirilmişse, bu güvence üç aylık kira bedelini aşamaz.

Güvence olarak para veya kıymetli evrak verilmesi kararlaştırılmışsa kiracı, kiraya verenin onayı olmaksızın çekilmemek üzere, parayı vadeli bir tasarruf hesabına yatırır, kıymetli evrakı ise bir bankaya depo eder. Banka, güvenceleri ancak iki tarafın rızasıyla veya icra takibinin kesinleşmesiyle ya da kesinleşmiş mahkeme kararına dayanarak geri verebilir.

Kiraya veren, kira sözleşmesinin sona ermesini izleyen üç ay içinde kiracıya karşı kira sözleşmesiyle ilgili bir dava açtığını veya icra ya da iflas yoluyla takibe giriştiğini bankaya yazılı olarak bildirmemişse banka, kiracının istemi üzerine güvenceyi geri vermekle yükümlüdür.

Madde 0343 : I. Genel olarak
Kira sözleşmelerinde kira bedelinin belirlenmesi dışında, kiracı aleyhine değişiklik yapılamaz

Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında üretici fiyat endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır.

Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılmamışsa, kira bedeli, bir önceki kira yılının üretici fiyat endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla hâkim tarafından, kiralananın durumu göz önüne alınarak hakkaniyete göre belirlenir.

Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun süreli veya beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş yılın sonunda, yeni kira yılında uygulanacak kira bedeli, hâkim tarafından üretici fiyat endeksindeki artış oranı, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenir. Her beş yıldan sonraki kira yılında bu biçimde belirlenen kira bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre değiştirilebilir.

Sözleşmede kira bedeli yabancı para olarak kararlaştırılmışsa, beş yıl geçmedikçe kira bedelinde değişiklik yapılamaz. Ancak, bu Kanunun, “Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı 138 inci maddesi hükmü saklıdır. Beş yıl geçtikten sonra kira bedelinin belirlenmesinde, yabancı paranın değerindeki değişiklikler de göz önünde tutularak üçüncü fıkra hükmü uygulanır.

Madde 0346 : IV. Kiracı aleyhine düzenleme yasağı
Kiracıya, kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilemez. Özellikle, kira bedelinin zamanında ödenmemesi hâlinde ceza koşulu ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir.

Madde 0354 : 4. Dava sebeplerinin sınırlılığı
Dava yoluyla kira sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin hükümler, kiracı aleyhine değiştirilemez.

Kredi borçlusunun vefatı kefillerin durumu
Bankadan alınan Krediye kefil olan Ramazan A.’nın avukatı Devrim Biçen, Diyarbakır 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla ) açtığı davada müvekkillerinin vefat eden yakınının kullandığı kredi sebebiyle davalı bankaca hayat sigortası yaptırdığını, davalı bankanın hayat sigortasını 1 yıllık süreli yaptığını; ancak müvekkilleri ile yapılan kredi sözleşmesinin “sigorta ile ilgili hükümler” başlığını taşıyan 7. Maddesinin “Müşteri, İşbu sözleşme hükümlerine göre Banka’ca gerekli görüldüğü veya daha önceden aynı koşullarda başka bir hayat sigortası olmadığı takdirde, açılacak kredi sebebiyle bankanın bildireceği tutar ve riskler için hayat sigortayı yaptırmayı ve yenilemeyi, yenilemediği takdirde bankanın re’sen yenilemeye hakkı ve yetkisi bulunduğunu ve sigortalar ile ilgili tüm prim ve masraflarla gider ve vergilerini ayrıca ödeyeceğini ve poliçede Banka’nın dain-i mürtehin olacağını kabul beyan ve taahhüt eder” şeklinde. Bu hüküm sebebiyle müvekkillerinin vefat eden yakınının başvurusu olmasa bile davalı bankanın hayat sigortasını yaptırmak zorunda olduğunu belirterek müvekkillerinin 2009 yılından sonra ödemiş olduğu tüm kredi taksitlerinin kendilerine iadesine ve davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etti.

Yargılamanın sonunda kararını veren yerel mahkeme :
Tüketici Kredisi sözleşmesinin "sigorta ile ilgili hükümler" başlığını taşıyan 7. Maddesi “Müşteri, işbu sözleşme hükümlerine göre Banka'ca gerekli görüldüğü ve daha önceden aynı koşullarda başka bir hayat sigortası olmadığı takdirde, açılacak kredi sebebiyle BANKANIN BİLDİRECEĞİ TUTAR VE RİSKLER İÇİN hayat sigortası yaptırmayı ve bunu Banka'ya belgelemeyi, kredi ilişkisi devam ettiği sürece sigortayı aynı koşullarda yenilemeyi, yenilemediği takdirde bankanın re'sen yenilemeye hakkı ve yetkisi bulunduğunu ve sigortalar ile ilgili tüm prim ve masraflarla gider vergilerini ayrıca ödeyeceğini ve poliçede Banka’nın dain-i mürtehin olacağını, kabul beyan ve taahhüt eder" şeklindeki düzenlemenin bulunduğunu....

Davacıların murisi tarafından kullanılan kredi nedeni ile düzenlenen hayat sigortasının kullanılan krediye uygun olarak düzenlenmemesinden bankanın sorumlu olduğu kanaatine varıldığını, . Davacılar vekili dava dilekçesinde dava tarihine kadar murisin eşi R. A. tarafından ödenen toplam 21.297,56 TL'nin vade tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faiziyle birliktedavalı bankadan tahsiline, kefillerin ve mirasçıların kredi sözleşmesi uyarınca davalıya 93.690,12 TL borcunun olmadığına karar verilmesi talep etmiş, yargılama esnasında söz konusu kredi borcu ödenmiş ve davacılar ödenen bedelin ödeme tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsilini talep ettiğini

Söz konusu kredi borcu nedeni ile davalı bankaya yapılan ödeme miktarının bildirilmesi içindavalı banka şubesine müzekkere yazıldığını, verilen yanıtta davacıların murisinin vefat tarihi olan 21.09.2009 tarihinden dava tarihine kadar 22.478,58 TL ödendiği, dava tarihinden 22.06.2011 tarihine kadar 2.371,45 TL ve 22.06.2011 tarihinden kapama tarihine kadar 51.037,88 TL olmak üzere vefat tarihi olan 21.09.2009 tarihinden kredi borcunun kapandığı tarih olan 24.09.2013 tarihine kadar toplam 75.887,91 TL ödeme yapıldığı anlaşılmış olup, söz konusu kredi borcu ile ilgili düzenlenen hayat sigortasının kredi borcunu karşılar nitelikte düzenlenmesinden davalı bankanın sorumlu olduğunu, davacıların ödemek zorunda kaldıkları toplam 75.887,91 TL. den davalı bankanın sorumlu olduğu kanaatine varılmış ve söz konusu bedelden dava tarihine kadar ödenen 22.478,58 TL miktarın dava tarihinden itibaren, bakiye miktarın ise her bir ödemenin ödeme tarihinden itibaren faizi ile birliktedavalıdan tahsiline, davacılara verilmesine karar vermek gerekmiştir " diyerek davayı kabul etmiştir.

Yerel Mahkemece verilen karar Banka tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz talebi üzerine kararı inceleyen Yargıtay 13.Hukuk dairesi kararı yasaya uygun bularak onamıştır. Konuyla ilgili Yerel Mahkeme kararı ve Yargıtay onama kararı aşağıda sunulmuştur.

________________________________________ T.C.
YARGITAY
Onüçüncü Hukuk Dairesi
Esas No : 2014/33348
Karar No : 2015/27170
Tarih : 17.09.2015
ÖZET : MENFİ TESPİT DAVASI
BANKANIN SİGORTA SÖZLEŞMESİNİ KREDİ SÖZLEŞMESİNE UYGUN DÜZENLEMEDİĞİ İDDİASI
POLİÇE TEMİNATI
HAYAT SİGORTASININ KREDİ BORCUNU KARŞILAR NİTELİKTE DÜZENLENMESİNDEN BANKANIN SORUMLU OLDUĞU
DAVANIN KABULÜ
HÜKMÜN ONANMASI GEREĞİ

İÇTİHAT METNİ
DAVA ve KARAR :
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davalı TEB A.Ş vekili avukat V. A. geldi. Davacı taraftan gelen olmadığından onların yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

SONUÇ :
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılan 8,807,09 TL kalan harcın davalıdan alınmasına, HUMK'nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.09.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi.

________________________________________ T.C.
DİYARBAKIR
1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(TÜKETİCİ MAHKEMESİ SIFATIYLA)
ESAS NO : 2011/367
KARAR NO : 2014/1021
DAVA : Menfi Tespit - İstirdat
DAVA TARİHİ : 04/04/2011
KARAR TARİHİ : 15/05/2014
Davacı tarafından mahkememize açılan menfi tespit-istirdat davasının yapılan yargılaması sonucunda;
Gereği düşünüldü:

DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi S. A. ile davalı arasında 18.08.2008 tarihinde Tüketici Kredisi Sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşmede kefil olarak mirasçısı ve eşi R. A. ile B. A.'ın imzalarının bulunduğunu, kredi alan S. A.nın 21.09.2009 tarihinde vefat ettiğini, vefat tarihinden dava tarihine kadarda ödenmesi lazım gelen vadesi gelmiş taksitlerin bankaya ödendiğini, davacılardan R. A.nın kalan borcun ödenmesini sürdürürken eşinin olası bir hayat sigortası poliçesinden istifade edilip edilmeyeceği hususunda bankaya başvurduğunu, bankanın poliçeyi vermediğini, uzun süre oyalamadan sonra ancak 01.11.2010 tarihinde hayat sigortası poliçesine ulaşabildiğini, davalı şubenin kredi sözleşmeden kaynaklanan hayat sigortasının yenileme hakkı ve yetkisini kullanarak AKM12008000322 nolu Hayat Sigortası Poliçesini dava dışı iştiraki olan F. Emeklilik Hayat A.Ş'ye düzenlettiğini, ancak poliçede yazan vefat teminat tutarlarının aylara göre değişim ile birlikte aya göre kalan banka kredi borcunu karşılamadığını, bankanın poliçeyi düzenletirken kredi süresi olan 5 yıllık geri ödemeyi göz ardı ederek 1 yıl içerisinde ödenecekmiş gibi bir poliçe tanzim ettirdiğini, vefat tarihi olan 29.09.2009 tarihinde bankaya kalan borcunun dava değeri kadar iken bankanın sözleşmeye aykırı bir şekilde hatalı olarak düzenlettiği hayat sigortası poliçesi uyarınca ölüm teminatı 24.746,12 TL olduğunu, eğer banka poliçe düzenlettirirken aylık kalan borcuna göre vefat teminatı ödenecek şekilde bir düzenlemede bulunsa idi bu durumda vefat halinde ölüm teminatının kalan borcu kapsayacağı için mirasçıların ve kefillerin böyle bir borcu bulunmayacağını, davalı bankanın hem kusurlu olarak hatalı poliçe düzenlettiğini, hem de mirasçıları ve kefili kalan borcu ödemekle karşı karşıya bıraktığını, kredi hayat sigorta sözleşmesinin genel olarak, kredi alanın ölümü üzerine, bakiye kredi borcunun ödenmesine güvence sunan özel bir hayat sigortası olarak tanımlanmakta olup, kredi alacaklısının, kredi borçlusunun hayatı üzerine sigorta sözleşmesi akdettiğini, kredi çekilirken düzenlenen hayat sigortası poliçesinin amacının tüketicinin olası ölümü halinde kredi kullandırtan bankanın alacağına daha çabuk ulaşması ve mirasçılık veya kefillik statüsü sebebiyle kişilerin mağdur olmaması olduğunu, ancak bu amacın dışında sırf sigorta poliçesi yaptırmak amacıyla sigorta yaptırıldığını, poliçedeki vefat teminatı miktarı ile kredi süresi, ölüm halinde kalan borç arasında orantısızlık olduğunu, buna sebebiyet verenin davalı olduğunu, vefat edenin eşi ölümden sonrada davacıya kredi borcunu ödemesi gerektiği bildirildiği için vadesi gelen borcun vade tarihinde ödendiğini, bu nedenlerle kalan taksitlerin dava sonuna kadar ödenmemesi hususunda tedbir kararı verilmesine, davacı R. A. tarafından ödenen toplam 21.297,56 TL'nin vade tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, kefillerin ve mirasçıların kredi sözleşmesi uyarınca davalıya 93.690,12 TL borcunun olmadığına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili 14.05.2014 havale tarihli dilekçesinde özetle, davalıya değişik tarihlerde ödenen toplam 75.887,91 TL: nin ödeme tarihinden itibaren faizi ile birlikte istirdadını talep etmiştir.

YANIT: Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmış, davalı herhangi bir yanıt vermemiştir.

Davalının bilirkişi raporuna karşı sunmuş olduğu 06.11.2013 tarihli dilekçesinde özetle; müvekkili banka aleyhine açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun olup reddi gerektiğini, öncelikle söz konusu davada husumetin müvekkili bankaya yöneltilmesinin mümkün olmadığını, huzurdaki davanın davacılar murisi ile sigorta şirketi arasında düzenlenmiş sigorta poliçesinden kaynaklanmakta olup, davanın sigortacıya yöneltilmesi gerektiğini, bu sebeple müvekkili banka açısından davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacılar murisinin ne şekilde vefat ettiği dosya kapsamından anlaşılamadığını, mahkemeye ibraz edilen 24.09.2013 tarihli bilirkişi raporunun hukuki dayanaktan yoksun bulunduğunu, raporun incelenmesinde bankacı-hukukçu bilirkişinin uzmanlığının hangi alanda olduğu belli olmadığını, seçilmesi zorunlu bazı halde seçilen hukukçu bilirkişinin bilirkişilik yapacağı hukuk dalında en azından diğer meslektaşlarına oranla fark yaratmış olmasının aranacağını, bu anlamda Sigorta Hukuku konusunda herhangi bir bilgisi, tecrübesi, uzmanlığı olmayan bilirkişinin raporuna itibar edilmesinin mümkün olmadığını, mahkemece banka, sigorta ve hukuk bilirkişilerinden oluşan bir heyetten bilirkişi raporu alınması gerekir iken tek bilirkişiden dosyadaki ihtilafın çözümü yönünde rapor aldırılmasının yeterli olmadığını, bu sebeple öncelikle bu yöndeki itirazın dikkate alınarak dosyanın uzman bilirkişi heyetince yeniden değerlendirilerek denetime uygun rapor aldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, bilirkişice düzenlenen raporda, tek taraflı olarak sadece davacı iddia ve savunmalarına hukuki gerekçelermiş gibi yer verildiğini, dava dışı sigorta şirketi tarafından davacıların murisine "azalan kapitalli sigorta poliçesi" yapılmış olup, sigorta şirketi tarafından murisinin vefatı üzerine müvekkili bankaya ödenen tutarın 24.746,12 TL olduğunu, geriye kalan tutardan kredi kefilleri ile mirasçıların sorumlu olduklarının kuşkusuz olduğunu, davacıların kredinin geriye kalan tutarından borçlu olmadıklarının tespiti yönündeki talepleri ve vefattan sonra krediye ödemiş oldukları taksitlerinin istirdadının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacılar murisi ile dava dışı sigortacı arasında düzenlenen "azalan kapitalli hayat sigortası" sözleşmesinde vefat teminat tutarlarına (aylara göre azalan şekilde) göre, rizikonun belirlendiğini, riziko tarihinin vefat tarihi olduğunun sözleşmede açıkça belirtildiğini, ayrıca müşterinin tamamen kendi bilgisi ve talebi dahilinde azalan kapitalli hayat sigortası yaptırmayı kabul ettiğini ve poliçenin kapsamı ile ilgili bilgilendirildiğini, zira murisin mesleki durumu göz önüne alındığında, keşide edilen poliçeden bihaber olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bilirkişice vefat tarihindeki teminat tutarının 74.239,00 TL olarak tespit edilip, murisin vefat tarihi itibariyle kredi borç bakiyesini 64.965,75 TL belirleyerek teminat kapsamında kaldığı yönündeki tespitinin yanlış olduğunu, murisin vefatı sözleşmenin yapılmasından 9 ay sonra 21.09.2009 tarihinde gerçekleşmiş olup, bu tarihteki teminat tutarının ise 24.746,12 TL olduğunu, davacılar murisinin azalan kapitalli hayat sigortası yapmak suretiyle daha az prim ödeme yolunu seçtiğini,, bu nedenlerle bilirkişi raporuna itirazlarının kabulü ile itirazları doğrultusunda yeniden ve 3 kişilik ehil bilirkişiler nezdinde bilirkişi incelemesi yapılmak üzere dosyanın bilirkişi heyetine tevdii ile denetime uygun rapor aldırılmasına , açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE: Dava, davacıların murisinin davalı bankadan kullandığı kredi esnasında davalı bankanın sigorta sözleşmesini kredi sözleşmesine uygun olarak düzenlemediği iddiasına dayalı ödenen kredi tazminatının istirdadı ve kalan kredi borcu nedeni ile davacıların borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.

Tarafların göstermiş oldukları deliller ilgili yerlerden celp edilmiş, kredi sözleşmesi ve sigorta poliçesi dosya içerisine alınmıştır.

Tarafların iddialarının değerlendirilmesi için talimat Mahkemesi aracılığı ile bilirkişi incelemesi yaptırılmış, Ankara 4. Tüketici Mahkemesi aracılığı ile alınan 06.11.2012 havale tarihli raporda bankacı bilirkişi özetle; bir kısım davacıların murisi S. A. ile Dışbank A.Ş. Diyarbakır Şubesi arasında 18.08.2005. tarihinde Tüketici Kredisi Sözleşmesi düzenlenmiş, sözleşmeyi kefil olarak mirasçısı ve eşi R. A. ile B. A.'ın imzaladığını, kredi alan S. A.nın 21.09.2009 tarihinde vefat ettiği, dosyada mevcut delillerden davaya konu edilen kredi ile poliçe arasında bir irtibat görülemediğini, davaya konu kredi sözleşmesi için yapılan hayat sigortası poliçelerinin ve örneği dosyada mevcut sigorta poliçesinin hangi kredi borcuna teminat amacıyla düzenlendiğine dair bilgilerin celbinin yerinde olacağını, bunun yanında davacı R. A.'nın ödediği tutarı kanıtlar dosyada delil bulunmadığını, hayat sigortası poliçesinden kredi borcuna mahsuben yapılan tahsilat olup olmadığına ilişkin ve murisin ölüm tarihi itibariyle borç tutarını gösterir dosyada delil bulunmadığını, sonuç olarak davaya konu uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi için muris S. A.'nın 18.08.2005 tarihinde kullandığı davaya konu kredi borcuna ilişkin yapılan tüm ödemelerin tarih tutarlarını gösterir kredi hesap ekstresinin, davaya konu kredi borcuna mahsuben murisin hayat sigortasından yapılan tahsilat var ise bu tahsilatın tarih ve tutarına ilişkin kayıtların, murisin davaya konu edilen 18.08.2005 tarihli kredi sözleşmesi sebebiyle yapılan hayat sigortalarına ilişkin poliçe örneklerinin, davaya dayanak "Poliçe No: ....şeklindeki poliçenin hangi kredi sözleşmesine teminat amacıyla yapıldığı hususunda bilgilerin dosyaya celbi gerektiğini belirtmiştir.

Bilirkişi raporunda belirtilen eksiklikler giderilerek davacının herhangi bir alacağı olup olmadığının tespiti için bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi vermiş olduğu 24.09.2013 havale tarihli ek raporunda özetle; kredi borçlusu davacıların murisi tarafından imzalanan forma göre vefat teminat tutarı 74.239,00 TL olduğu, bu tutar vefat tarihindeki bakiye borç 64.965,75.TL'den fazla olduğu, bu sebeple davacılardan herhangi bir tutar talep edilemeyeceği, davacılar tarafından 93.690,12 TL borcunun olmadığına karar verilmesi talep edilmekle birlikte vefat tarihindeki borcun 64.965,75TL olduğu, asıl borçlunun vefatından sonra davacı R. A.'nın dosya kapsamından tespit edilen ödemelerinin 46.258,35TL olduğu, davaya konu kredi sebebiyle borçlu olunmadığı şeklindeki talep ile kredi borçlusunun vefatından davacı R. A. tarafından ödenen 21.297,56.TL'nin ödeme tarihlerinden itibaren ticari temerrüt faizi ile iadesi isteminin yerinde olduğunu belirttiği anlaşılmıştır.

Davalı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz etmesi ve üçlü heyetten rapor alınmasını talep etmesi nedeni ile İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığı ile bankacı, sigortacı ve uzman hukukçudan oluşturulacak bilirkişi kurulundan rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişiler vermiş oldukları 25.02.2014 havale tarihli raporlarında özetle; davacıların murisi S. A. ile davalı banka arasında 18.08.2005 tarihinde "Tüketici Kredi Sözleşmesi" imzalandığı, davacılardan R. A. ve B. A.ın sözleşmeye kefil oldukları, Tüketici kredisinin tutarınm75.000 TL, faiz tutarının 96.495,06 olmak üzere toplam borç miktarının 176.319,80 TL olarak belirlendiği, "geri ödeme planı" çerçevesinde borcun 21.08.2017 tarihinde son bulacağı, taksit sayısının 144 olarak belirtildiği, poliçenin teminatını oluşturması yönünde sözleşmenin 7. Maddesinde "hayat poliçesi düzenletilmesi" konusunda zorunluluk getirildiği, bu kapsamda, F. Emeklilik ve Hayat A.Ş tarafından AKM12008000322 numaralı "YTL aylık azalan kapitalli MH Poliçesi" düzenlendiği, davalı bankanın aynı zamanda sigorta şirketinin acentesi sıfatıyla da poliçe düzenlenmesine aracılık ettiği, poliçenin düzenlenme tarihinin 19.11.2009 tarihi olduğu, bu tarihin rizikonun gerçekleştiği 21.09.2009 tarihinden sonra olduğu, poliçenin geçmişe yürürlü olarak düzenletildiği, riziko gerçekleştikten sonra düzenletildiği, tazminat ödemesinin de yapılmış olduğu dikkate alındığında, davalı bankanın poliçe başvuru formunu müşterisi/sigortalıdan aldıktan sonra poliçe düzenletmediği, rizikonun gerçekleşmesinden sonra poliçe düzenlettiği, sigorta şirketinin exgarcia (hatır ödemesi yaptığı), dava konusu ihtilafın poliçe düzenletmemeden kaynaklanmadığı, düzenlenen poliçenin azalan kapitalli olarak düzenlenmesine rağmen, aylara göre verilen teminatların, kredi geri ödeme tablosu ile uyumlu olmaksızın kararlaştırılması nedeniyle kredi borcuna teminat oluşturmaması ve kredi süresi ile uygunluk göstermeyen 1 yıl süreli olarak düzenlenmesi nedeniyle, davacıların ölüm tarihinden sonraki kredi borcunu ödeme riski ile karşılaşmaları, dolayısıyla zarara uğramalarının söz konusu olduğunu, 01.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren, Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliğinin 6/1 maddesi gereğince davalı bankanın bilgilendirme yükümlülüğü olduğunu, bilgilendirme kapsamına, Bilgilendirme; sigortanın türü, süresi, yenilemeleri ve yenileme dönemlerinde primin tahsil edilme yöntemi, prim tutarı, primin nasıl tahsil edileceği, sigortanın teminatının kapsamı varsa muafiyet, tazminat limiti ve benzeri konuların girdiğini, yetersiz poliçe limiti dolayısıyla bankanın sigortalı müşterisine bilgilendirme yaptığını ispat etmesi gerektiğini, kredi sözleşmesinin 7. Maddesi gereğince düzenletilecek hayat poliçesinin teminat limiti ve koşullarını belirleme yönünde davalı bankanın tek yetkili olduğunu, poliçenin vadesi ve süresi ile ilgili kıstasların yönetmeliğin 9/1. Md. göre belirleneceğini, poliçe teminat limiti ve süresi konusundaki hatalı düzenlemeden kaynaklanan ihtilafın mahiyeti dikkate alındığında, davalı bankanın akde aykırı davrandığını, poliçe limitlerini kredi ödeme tablosundaki süre ve kredi borcu ile uygunluk olacak şekilde bildirmediğini, bu sebeple davacıların zararından sorumluluğu bulunduğunu, Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliğinin 6/2. Maddesi gereğince poliçenin yenileme yükümlülüğü sigortalı/kredi borçlusuna ait olup, bizzat banka tarafından sunulan poliçe başvuru formu kapsamına göre, kredi borçlusu imzası ile yenileme talebini yapmış ve prim ödenmesine ilişkin kredi kartı kayıtlarını vermek suretiyle, sigortalı/müşteri yükümlülüğünü yerine getirmiş olmakla, poliçe limitinin yetersiz düzenletilmesinde ve zararın oluşmasında müterafik kusurunun bulunmadığını, muris kredi borçlusu S. A.'nın, davalı bankanın kredi geri ödeme tablosuna göre ölüm tarihi olan 21.09.2009 tarihi itibarıyla, 64.015,13 TL bakiye kredi borcu bulunduğu, poliçe teminatının 24.746,12 TL olması sebebiyle, 39.269,01 TL davacılar zararının oluştuğunu, davalı bankanın 25.04.2011 tarihli yazısında belirttiği 93.700,02 TL bakiye kredi borcu bulunduğuna ilişkin bildiriminin dayanağının dosya kapsamında banka tarafından ispat edilmediğini, davacı R. A.'nın kredi borçlusu eşi S. A.nın 21.09.2009 tarihinden dava tarihine kadar yaptığı ödeme tutarının 21.297,56 TL olduğu, yeterli teminatlı poliçe düzenletmiş olunsa idi, bu miktarın sigorta şirketi tarafından ödenecek poliçe tazminatı kapsamında yeralacağını, dava konusu ihtilafın, sigortacı- sigortalı arasındaki bir ihtilaf olmadığı, dava dışı sigorta şirketinin düzenlenen poliçeye uygun olarak poliçe teminatını ödediği kanaatine vardıklarını belirttikleri anlaşılmıştır.

Yapılan yargılama sonucunda davacının iddiası, davalının yanıtları, bilirkişi raporu, ibraz edilen deliller ve dosyada bulunan diğer tüm belge ve delillerin objektif ve kül halinde değerlendirilmesinde; Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı bankaca sözleşme uyarınca kredi sözleşmesine göre düzenlenen poliçenin hatalı olduğu bu sebeple vefat gerçekleşmesine rağmen kredi borcunun poliçeye dayalı olarak karşılanmadığı gerekçesiyle, davacı R. A. tarafından ödenen toplam 21.297,56 TL'nin vade tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faiziyle birlikte davalı bankadan alınması, kefillerin ve mirasçıların kredi sözleşmesi uyarınca davalıya 93.690,12 TL borcunun olmadığına karar verilmesi talep etmiş, davalı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Dava dosyasında, davacıların murisinin davalı bankadan 75.000 TL bedelli Tüketici kredisi kullandığı, kredi dönüşünün 176.319,80 TL olarak belirlendiği taksit süresinin 144 ay olduğu, kredi borçlusu adına F. Emeklilik ve Hayat A.Ş tarafından AKM12008000322 numaralı "YTL aylık azalan kapitalli MH Poliçesi" düzenlendiği, poliçe ekinde yer alan aylara göre azalan kredi borcu miktarının 24.746,12 TL olduğu, rizikonun gerçekleşmesi üzerine sigorta şirketi tarafından 24.746,12 TL poliçe limitinin ödendiği hususları taraflar arasında anlaşmazlık konusu değildir.

Taraflar arasındaki anlaşmazlık sigorta şirketine davalı banka tarafından düzenletilen poliçe ile ilgili teminat limiti konusunda hatalı bilgi verildiği, 144 ay olarak kararlaştırılan geri ödeme süresi göz ardı edilerek tüm borcun 1 yıllık sürede geri ödeneceği varsayımıyla azalan bakiyelerin belirlendiği, dolayısı ile poliçe teminatı hususundadır.

Bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi Muris S. A. tarafından davalı bankadan kullanılan Tüketici Kredisi sözleşmesi ve eki geri ödeme planları ile bankanın ödemeler listesi ve diğer belgeler incelendiğinde muris S. A.'nın imzası olan tarihsiz "kredi sigortası başvuru formunda", vefat teminat tutarı olarak 74.239,00 TL kayıtlanmıştır. Teklife F.bank A.Ş Diyarbakır şubesi imza koymuş, sigorta süresi olarak 1 yıl kararlaştırılmıştır. Teklif tarihi bulunmamakta olup, kredinin başlangıç tarihi olarak 23.12.2008 tarihi yer almaktadır. 23.12.2008 başlangıç tarihli kredi ile ilgili bir sözleşme dosyada bulunmamaktadır. Bu teklifle ilgili olarak düzenlenen ve müşteri imzası taşıyan poliçe de dosyada bulunmamaktadır. Ayrıca poliçenin ne tür olarak düzenleneceği konusunda da ayrıntı başvuru formunda yer almamaktadır. 20.10.2008 teklif tarihli herhangi bir poliçe numarası yer almayan aylık azalanlı kredili hayat sigortası başlıklı bir poliçe davalı banka tarafından 03.01.2013 tarihli yazı ekinde sunulmuş ise de, dava dışı F. Emeklilik ve Hayat A.Ş tarafından 01.11.2010 tarih 11-2281-2010 referans sayılı Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği'ne hitaben gönderilen yazı ekinde sunulan poliçe ile bu poliçenin uygunluk göstermediği görülmüş, dava konusu ihtilaf açısından, davacı delili olarak gönderilen poliçe ve sigorta şirketinin gönderdiği poliçe birbiri ile uygunluk oluşturması açısından dikkate alınması gerekmiş olup, bilirkişi tarafından değerlendirmeye alınan AKM12008000322 numaralı "YTL aylık azalan kapitalli MH Poliçesi" esasen rizikonun gerçekleştiği, 21.09.2009 tarihinden sonra 19.11.2009 tarihinde tanzim edilmiş olup, sigorta şirketi bu poliçeyi dikkate alarak 24.746,12 TL tazminat ödemekle exgarcia (hatır ödemesi) ödeme yapmıştır. Davalı bankanın sunduğu murisin imzasını taşıyan teklif formuna süresi içinde poliçe düzenletilmemiş ancak riziko gerçekleştikten sonra geçmişe yürürlü olarak 19.11.2009 tarihinde poliçe düzenletilmiştir. Davalı bankanın başvuru formuna imza koyarak başvuruyu almış olmasına rağmen, poliçeyi vadesi içinde düzenlememiştir.

Davalı banka tarafından 03.01.2013 tarihli yazısı ekinde sunulan kredi hesap ekstresinin incelenmesinde; 19.09.2005 tarihinde kredi bakiyesi 74.838,69 TL olarak belirtilmiş olup, ölümün gerçekleştiği 9/2009 tarihinde 64.015,13 TL olarak kredi bakiyesi görünmektedir. AKM 12008000322 numaralı "YTL aylık azalan kapitalli MH Poliçesi" nin düzenlendiği, 19.11.2009 tarihinde banka borcu 63.050,50 TL olup, geçmişe yürürlü olarak düzenlenen poliçenin vade başlangıç tarihi olan 30.12.2008 tarihinde 66.113,65 TL kredi borcu bulunmaktadır. Poliçe, 74.238,36 TL olarak Ocak/2009 tarihinden başlamak üzere azalan bakiye esası ile düzenlenmiş olup, ekindeki teminat tablosu sunulmuştur. Müşteri ile banka arasındaki geri ödeme tablosuna göre, davacıların murisinin ölümü tarihi olan 21.09.2009 tarihinde bakiye kredi borcu 64.015,13 TL olmasına rağmen, poliçede azalan kapitalli miktar 24.746,12 TL'dir. Bu haliyle poliçe azalan teminat limitleri gerçeğe uygun olarak belirlenmemiş olup; 64.015,13 -24.746,12 TL= 39.269,01 TL eksik kararlaştırılmıştır.

Kredi Borçlusu S. A.'nm ölümü tarihi olan 21.09.2009 tarihi ile davanın açıldığı 04.04.2011 tarihi itibarıyla yapılan ödemeler 49. Taksit ile 66. Taksit arasında yer almaktadır. Buna göre ödemeler toplamının davacı R. A. tarafından muris eşinin ölümü sonrasında dava tarihine kadar istirdadı istenen 21.297,56 TL taksit ödemesinde bulunulmuştur.

Davacıların murisleri tüketici kredisi borçlusu S. A.'nm ölümü tarihinde, hayat poliçesinde teminata alınan riziko gerçekleşmiş olacağından, azalan kapital esasına göre, 9/2009 vadeli teminat limitinin 64.015,13 TL olması kaydıyla kredi borcunun tamamı poliçe kapsamından karşılanabilecektir. Ancak, mevcut fiili duruma aykırı olarak poliçede teminat tablosu düzenlenmiş olmakla, davacılar nezdinde 39.269,01 TL zarar meydana gelmiştir.

Tüketici Kredisi sözleşmesinin "sigorta ile ilgili hükümler" başlığını taşıyan 7. Maddesi Müşteri, işbu sözleşme hükümlerine göre Banka'ca gerekli görüldüğü ve daha önceden aynı koşullarda başka bir hayat sigortası olmadığı takdirde, açılacak kredi sebebiyle bankanın bildireceği tutar ve riskler için hayat sigortası yaptırmayı ve bunu Banka'ya belgelemeyi, kredi ilişkisi devam ettiği sürece sigortayı aynı koşullarda yenilemeyi, yenilemediği takdirde bankanın re'sen yenilemeye hakkı ve yetkisi bulunduğunu ve sigortalar ile ilgili tüm prim ve masraflarla gider vergilerini ayrıca ödeyeceğini ve poliçede Bankanın dain-i mürtehin olacağını, kabul beyan ve taahhüt eder" şeklindedir. Madde düzenlemesinde ihtilafa konu olay açısından önem taşıyan bölüm "bankanın bildireceği tutar ve riskler için" ibaresidir. Hayat poliçeleri ihtiyari poliçeler olup, banka tarafından verilen kredinin teminatını oluşturmak amacıyla düzenlenmesi kredi sözleşmelerinde bu yolda konulan hükmün gereğidir. Bu sebeple, yapılacak poliçenin asgari olarak kredi borcu miktarını karşılayacak limitle düzenlenmesi esastır.

Hayat poliçeleri 2 tür düzenlenmektedir. Bir kısmı sabit limitle kredi borcunu da kapsayacak miktarda ancak kredi borcunun taksitlerinin ödenmesinden bağımsız olarak, azalmayan sabit miktarlı hayat poliçeleri olarak düzenlenmekte, banka poliçe üzerinde rehin alacaklısı olarak yer almakta, riziko gerçekleştiğinde bankanın kredi borcu tahsil edilerek üstünde ödenecek bakiye kalması halinde sigortalının mirasçılarına ödenecek şekilde olmaktadır. Dava konusu poliçede olduğu gibi bazı poliçelerde ise, tamamen kredi borcuna endeksli bir poliçe limiti kararlaştırılmakta, bu poliçelerde ekinde bulunan teminat tablosuna göre, azalan kapitalli olarak teminat limiti belirlenmektedir. Kredi borçlusunun vefat ettiği tarihteki poliçe teminat limiti, bankanın geri ödeme tablosunda müşterisinin borcunu gösteren miktar ile örtüşmekte olup, vefat tazminatının ödenmesi ile borç sona ermektedir. Bu poliçelerde artan bir limit olmadığından mirasçılara ödenecek bir bakiyede bulunmamaktadır. Dava konusu poliçe tür olarak, "YTL aylık azalan kapitalli MH Poliçesi" olarak düzenletilmiştir.

Hayat poliçeleri ihtiyari nitelikte poliçeler olmasına rağmen, kredi kuruluşu olan bankalar tarafından hayat poliçesi yaptırma zorunluluğu, kredi tahsisi için şart koşulmakta, bu husus sözleşme maddesi olarak özel düzenlenmektedir. Poliçedeki limitlerin belirlenmesi konusundaki yetki kredi sözleşmesinde açıkça "banka" ya verilmiştir. Sözleşmenin 7. Maddesinde yer alan ....açılacak kredi sebebiyle bankanın bildireceği tutar ve riskler için hayat sigortası yaptırmayı ve bunu Banka'ya belgelemeyi, kredi ilişkisi devam ettiği sürece sigortayı aynı koşullarda yenilemeyi, yenilemediği takdirde bankanın re'sen yenilemeye hakkı ve yetkisi bulunduğunu..." şeklindeki taahhüt ihtiyari nitelikteki hayat poliçelerini kredi açısından zorunlu hale getirmektedir.

Dava konusu ihtilaf poliçedeki teminatların miktarı ile ilgilidir. Bankanın düzenlenecek poliçedeki miktarları ve şartları belirleme konusunda tek yetkili olduğu sözleşme maddesi ile ortaya konulmuş olması karşısında, dava konusu poliçedeki vefat tarihindeki teminatın, kredi borcunu karşılamamasının sorumluluğu da davalı bankanın olacaktır.

Davalı banka, hem kredi veren hem de poliçe düzenlenmesine aracılık eden acente durumundadır. Bu sebeple kendi menfaatini ilgilen poliçenin düzenlenmesinde azami özeni göstermekle yükümlüdür. Poliçenin düzenlendiği ve devam ettiği süreçte, teminat limitlerini, kontrol etme imkânına sahiptir.

Ayrıca davalı banka tarafından, sunulan sigorta başvuru formu ile sigorta yaptırılması konusunda müşteri S. A.'nın başvurusu bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvuru formunda prim ödenmesi ile ilgili kredi kartı numarası da verilmiştir. Düzenlenecek poliçenin teminat limiti ve şartlarının banka tarafından belirleneceği yolundaki kredi sözleşmesinin 7. Maddesi hükmü karşısında, artık poliçedeki teminatların belirlenmesi yükümlülüğü bankaya geçmiştir. Davalı banka hayat sigortası teminat limitlerini kontrol etme yükümlülüğü olmasına rağmen krediye uygun teminat limitli poliçe düzenletmediğinden, dosyaya ibraz edilen poliçenin riziko gerçekleştiği andaki kredi borcunu karşılamaması nedeni ile davalı bankanın bakiye kredi borcundan sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır.

Davacıların murisi tarafından kullanılan kredi nedeni ile düzenlenen hayat sigortasının kullanılan krediye uygun olarak düzenlenmemesinden davalının sorumlu olduğu kanaatine varıldıktan sonra davacıların taleplerinin değerlendirilmesi gerekir.

Davacılar vekili dava dilekçesinde dava tarihine kadar murisin eşi R. A. tarafından ödenen toplam 21.297,56 TL'nin vade tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faiziyle birlikte davalı bankadan tahsiline, kefillerin ve mirasçıların kredi sözleşmesi uyarınca davalıya 93.690,12 TL borcunun olmadığına karar verilmesi talep etmiş, yargılama esnasında söz konusu kredi borcu ödenmiş ve davacılar ödenen bedelin ödeme tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.

Söz konusu kredi borcu nedeni ile davalı bankaya yapılan ödeme miktarının bildirilmesi için davalı banka şubesine müzekkere yazılmış, verilen yanıtta davacıların murisinin vefat tarihi olan 21.09.2009 tarihinden dava tarihine kadar 22.478,58 TL ödendiği, dava tarihinden 22.06.2011 tarihine kadar 2.371,45 TL ve 22.06.2011 tarihinden kapama tarihine kadar 51.037,88 TL olmak üzere vefat tarihi olan 21.09.2009 tarihinden kredi borcunun kapandığı tarih olan 24.09.2013 tarihine kadar toplam 75.887,91 TL ödeme yapıldığı anlaşılmış olup, söz konusu kredi borcu ile ilgili düzenlenen hayat sigortasının kredi borcunu karşılar nitelikte düzenlenmesinden davalı sorumlu olduğundan, davacıların ödemek zorunda kaldıkları toplam 75.887,91 TL. den davalı bankanın sorumlu olduğu kanaatine varılmış ve söz konusu bedelden dava tarihine kadar ödenen 22.478,58 TL miktarın dava tarihinden itibaren, bakiye miktarın ise her bir ödemenin ödeme tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacılara verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda yazılı olduğu üzere;
1-) Davanın KABULÜ ile
a-) 21.297,56 TL. nin dava tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine,
b-) Davacılar tarafından yargılama devam ederken söz konusu kredi nedeni ile davalı bankaya ödenen toplam 53.409,33 TL. nin her bir ödemenin davalı bankaya ödendiği tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacılara verilmesine,
2-) Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 8.832,29 TL harçtan peşin davalıdan tahsiline, hazineye gelir kaydına,
3-) Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 8.470,96 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine,
4-) Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 200,00 TL bilirkişi ücreti, 40,00 TL tebligat gideri ve 66,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 306,00 TL: nin davalıdan tahsiline, davacılara verilmesine,
5-) Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-) Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın istek halinde yatırana iadesine,
Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 6100 sayılı HMK. Nın geçici 3. maddesi gereğince uygulanması gereken HUMK. nun 432. maddesi gereğince 15 gün içerisinde tarafların Mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka Mahkeme aracılığı ile Mahkememize gönderecekleri bir dilekçe ile temyiz için Yargıtaya başvurma hakları hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/05/2014