Yaşam Hakkı ve Evrensel Hukuk
Temel Hak ve Özgürlükler

Yaşam Hakkı ve Evrensel Hukuk

Sahilde bulunan küçücük bir çocuğun ölü bedeni dünyamızın geldiği noktada hepimizin vicdanını kanatmıştır.
Bu çocuğun doğacağı yeri seçme şansı olmamıştır. Doğduğu topraklardaki karışıklığın sorumlusu değildir. Siyasi kavgaları, dini tartışmaları anlamaz. Dünyaya geldiği coğrafyanın sorunlarına çözüm üretemez.

Ama seçmediği coğrafyada doğmuş, sorumlusu olmadığı, anlamadığı, çözemeyeceği sorunların bedelini küçücük canı ile ödemiştir.

Dünya üzerindeki adı konulmuş veya konulmamış tüm savaşların bedelini gençlerimiz ve çocuklarımız canları ile ödemiştir. Savaşları çıkaranlar ise her zaman karargahlarında/ silah depolarında/ yönetim ofislerinde güvendedirler.

Oysa özgür ve güven içinde yaşamak herkesin hakkıdır. Olayın tüm dünyaca kabul edilen hukuki boyutu bunu emreder.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10. Aralık.1948 Tarihinde kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gereğince;
“Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.”
“Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.”


Tüm çocuklar eşit ise, diğer çocukların keyifle yüzdüğü aynı denizde bu çocuk neden can vermiştir?

Yaşamak herkesin hakkı ise bu çocuk neden sahilde cansız yatmaktadır?

Sadece refah içinde yaşayanlar, çevrelerine ördükleri duvarları yükselterek, duvarların dışını görmezden, duymazdan, bilmezden gelerek huzurlu olamazlar. Gelişmiş ülkeler istemediği insanları ülkelerine almayarak kendi güzel dünyalarını koruyamazlar.

Apartmanın tek bir dairesi varlıklı, tok ve güven içindeyken diğer dairelerin sakinleri yokluk, açlık ve kavga ile yaşıyorsa, kavgalar bir gün tüm apartman halkına sirayet eder. Bundan kaçış yoktur. Özetle huzur, barış, güven bireysel değildir. Bireyde başlayarak tüm dünyayı sarmalıdır. Orman yanmaya başladığında, yangının ortasından bir tek ağaç kurtulamaz. Tüm yangını söndürmek zorunludur.

Biz insanlar, hepimiz bir ormanın ağaçlarıyız. Maalesef orman yanmaktadır. Yaşam hakkı için başlayan göç, sadece ülkelerinden kaçan insanların sorunu değildir. İster vize ile girilsin, ister sınır geçişi serbest olsun tüm ülkelerin, insanlığın sorunudur. Yaşamak için terkedilen ülkelerdeki savaştan fayda umanların da bir gün bu durumdan zarar görmeleri kaçınılmazdır.

Hakları düzenleyen hukuk, evrensel ya da yerel olsun karışıklığı önlemek içindir. Hukuksuzluğa hangi düzeyde olursa olsun izin verilirse karışıklığın boyutunun nereye varacağı kestirilemez. İki kişi arasında başlayan anlaşmazlığı hukuk çözmezse, kavga kaçınılmazdır. Örneği toplumlar, ülkeler için de genişletmek mümkündür. Barış için hukuk ve adalet herkese gereklidir. Hukukun yokluğu ile herkese eşit uygulanmaması aynı şeydir. Sonuç karışıklık, sonuç bitmeyen kavgalar, sonuç savaşlar, sonuç ölü çocuklar, sonuç ölü gençlerdir…

Sahilde bulunan küçücük çocuğun ölü bedeninin resmi hafızalarımıza kazınmıştır. Artık “hukukun herkese lazım” olduğunun görülmesi, “yurtta sulh cihanda sulh” dileğinin önemi, “komşusu açken tok yatılmaz” düsturunun vazgeçilmezliği yeniden, mecburen, istisnasız olarak hayata geçirilmelidir.

Evimize, yurdumuza, dünyamıza barış dilerim. Hemen…