Yeni bir yıl geldi. Zaman hızla akıyor. Akıp giden zamanın yaşlandırıcı etkisi canlılar üzerinde çok net görülür. Yaşlanma biraz da budur: Zamanın aşındırması…
Bu kadar net görülmese de zamanın hukuki ilişkilerden doğan haklar üzerinde aşındırıcı etkileri vardır. Zamanın geçmesi bazen kazandıran bazen de kaybettiren olarak hakları etkiler. Her iki durum da hukukta zamanaşımı olarak adlandırılır.
Kaybettiren etki yapan zamanaşımına kısaca değinelim.
Zamanaşımı bir hakkın borçlunun süre itirazına uğramadan talep edilebilirlik süresidir. Her hak ve alacağın kaynağına göre yasalarımızda ayrı zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Sürenin geçirilmesinden sonra alacağın talep edilmesi, borçluya zamanaşımı itirazı hakkı verir. Bu itiraz ödemezlik def’idir. Yani borçlu, borcun varlığını tartışmamakta, ancak borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürmektedir. Borçlu tarafından yasal süre içinde ve usulüne uygun olarak zamanaşımı itirazında bulunulmaz ise, zamanaşımı süresi dolmasına rağmen alacak talep edilebilir hale gelir. Bu nedenle talep edilen alacağın haklı olup olmadığından önce, talep edilebilirlik süresi içinde olup olmadığı öncelikle incelenmelidir. Dava ve icra takiplerinde cevap verilirken ilk önce zamanaşımı süresine ilişkin itirazlar değerlendirilip ileri sürülmelidir. Aksi takdirde zamanaşımı sonradan ileri sürülemez ve zamanaşımı süresi geçmesine rağmen borç ödenmek zorunda kalınır.
Zamanaşımı itirazından hak-alacak istenmeden feragat edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle zamanaşımı itirazı yalnızca alacağın istenmesinden sonra, belirli zaman diliminde ve belirli bir usulle ileri sürülebilmektedir.
Borçlar Yasamızda genel zamanaşımı süresi olarak beş ve on yıllık süreler belirlenmiştir. Genel zamanaşımı süresi borcun vadesinden itibaren 10 yıldır. Kira bedelleri, ücret, faiz alacakları, konaklama giderleri, yeme içme bedelleri, perakende satışlar, sanat işlerinden kaynaklanan alacaklar, ortaklıklardan kaynaklanan bir kısım alacaklar, vekalet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden ve ticari olmayan simsarlık ücretlerinden kaynaklanan ve yüklenicinin ağır kusuru olmayan hallerde eser sözleşmesinden kaynaklanan haklarda zamanaşımı süresi beş yıldır. Yasalarımızda başka özel alacaklar ve haklar için özel zamanaşımı süreleri de düzenlenmiştir.
Yasaların düzenlediği 5 ve 10 yıllık süreler azami sürelerdir. Azami süreler içinde kalmak koşulu ile öğrenme tarihlerinden itibaren işleyecek daha kısa süreler vardır. Haksız fiillerde bu süre haksız bir fiil nedeni ile başkasına zarar vereni ve zarar fiilini öğrenme tarihinden itibaren iki yıldır. Sebepsiz zenginleşmelerde de olayı öğrenmeden itibaren iki yıldır. Görülmektedir ki öğrenme, hakkın kullanım süresinin başlangıcıdır. Öğrenme nedir, bir örnekle inceleyelim:
Trafik kazalarında faili ve fiili öğrenme asıldır. Kazada yaralanan kişi, kazada kusuru olanı öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl içinde zararının tazmin edilmesini ister. Öğrenme kendisinin yaralanması nedeni ile açılan ceza davasında verilen kararın kesinleştiği tarihte oluşur. Çünkü zarar gören kendisine kimin ne kadar kusurla zarar verdiğini gerçekte bu tarihte öğrenmiştir. Fail ve zarar veren fiil yani kusur belli olmuştur. Yayaya tek bir aracın çarpması olayında, ceza mahkemesi kararının beklenmesi gereksiz görülebilir. Ancak birkaç aracın çarpışması sırasında araçlardan birinde yolcu olarak bulunan kişinin, zarara yol açanın kimler olduğunu öğrenmesi ancak bu durumda mümkündür.
Zamanın hep iyilikler getirmesini dilerim.