Muvazaalı Boşanmaya Dayalı SGK Aylıkları
Aile Hukuku

Muvazaalı Boşanmaya Dayalı SGK Aylıkları

Vefat eden sigortalı yakınlarına Sosyal Güvenlik Kurumu (“SGK”) tarafından dul ve yetim aylığı bağlanmaktadır.
Bu aylıklar hak sahibi eşinin yeniden evlenme, kız çocuklarının da evlenme tarihinde kesilmektedir. Evliliğin sonra ermesi halinde dul veya yetim aylığının yeniden bağlanması talep edilebilmektedir.

Sigortalı yakınlarının evlilikleri eşin vefatı veya boşanma ile sona ermiş olabilir. Her iki durumda da 5510 Sayılı Yasa gereğince ölen sigortalının eski eşine ve çocuklarına yeniden aylık bağlanabilmektedir.

Ekonomik koşulların zorlaması ile bu hak gerçek olmayan boşanmalara zemin hazırlamakta ve bu yöntemle babası veya eşi ölmüş olan kişiler aylık talebinde bulunmaktadır. Lakin ortada gerçekten bir boşanma bulunmamaktadır. Boşanma maaşın yeniden elde edilebilmesi için bir araçtır. Evlilik ve aile fiilen sona ermemektedir. Evliliğin tarafları birlikte yaşamayı sürdürmektedirler. Daha kısa anlatımla muvazaalı bir boşanma söz konusudur.

Ölen sigortalı eş ve çocuklarına bağlanan aylıkların amacı, sigortalı vefatı nedeni ile ailenin uğradığı zararın kısmen desteklenmesi ile aile sosyal yapısının korunmasıdır. Hak sahiplerinin kuracakları yeni ailelerin ekonomik olarak desteklenmesi bu amacın dışında olup SGK’nın zararına sebep olmaktadır.

5510 Sayılı Yasa muvazaalı boşanmadan kaynaklanan zararlarını önlemek amacıyla eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının SGK tarafından kesileceğini düzenlemektedir.

Anılan yasal düzenleme doğrultusunda boşanma nedeni ile yeniden bağlanan yetim aylıkları araştırılmaktadır. Boşanan kişilerin kayıtlı adreslerinin değişip değişmediği muhtarlıklardan sorulmakta, ailenin yaşadığı sosyal çevrede ve akraba çevresinde müfettiş soruşturmaları ile boşanmanın gerçekliği sorgulanmaktadır. Boşanan eşin ayrı yaşadığını ileri sürdüğü adreste adına kayıtlı hizmetlerin faturaları da inceleme konusudur. Yapılan araştırmalar sonucunda boşandığı bildirilen tarafların birlikte yaşamlarını sürdürdükleri anlaşılırsa öncelikle ödenmekte olan aylıklar kesilecek, sonrasında ödenmiş tutarlar geri istenecektir.

Bu noktada oluşan kamu zararının, muvazaalı boşanmaya dayalı olduğu düşüncesi ile SGK’ya karşı dolandırıcılık suçunun işlendiği düşüncesi ile cezai şikayette de bulunulmaktadır.

Oysa ceza hukukunun genel prensipleri gereğince suç ve cezanın kanuni olması gerekir. Yani bir fiil açıkça kanunda suç olarak düzenlenmemiş ise suç olarak değerlendirilemez ve kanunda yazılı olmayan bir ceza verilemez.

Kanuna uygun olarak verilmiş bir boşanma kararının gerçekliği de bir başka mahkeme tarafından sorgulanamaz.

Boşanan eşlerin birlikte yaşamasını engelleyen bir yasa hükmü de yoktur.

Öyleyse hukuken geçerli bir boşanma kararına dayalı olarak boşanma gerçekleştiği hale, eşlerin bir arada yaşamasının boşanmanın maaş almak amacıyla yapıldığının ve hileli davranışın kanıtı olarak kabul edilmesi pek uygun gözükmemektedir.

Esasen 5510 sayılı Kanun da yalnızca boşandıktan sonra boşandığı eşi ile birlikte yaşayanlara bağlanan aylıklarının kesileceğini düzenlemekte, bu noktada ayrıca bir suçu tanımlamamaktadır. Ölen sigortalı eş ve çocuklarına boşanma nedeni ile bağlanan aylıklar, boşanılan eşle birlikte yaşama halinde, yersiz ödeme haline dönüşecektir. Yersiz ödemeler ise ödendiği tarihten itibaren işlemiş faizleri ile birlikte geri alınacak, SGK tarafından açılacak bir alacak davasının konusu olacaktır. Yargılama giderleri ve işlemiş faiz toplamı ile birlikte geri ödenmesi gereken tutar ciddi miktarda artacaktır.

Aile ekonomisinin güçlenmesi için kadının çalışma hayatında daha fazla yer almasını ve vefat eden sigortalıların yakınlarına tanınmış haklara hiçbir zaman ihtiyaç duyulmamasını dilerim.