Özel Hayatın Gizliliği ve Sosyal Medya
Kişisel Verilerin Korunması

Özel Hayatın Gizliliği ve Sosyal Medya

Anayasamız herkesin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğunu ve özel hayatın gizliliğine dokunulamayacağını düzenlemektedir.

Medeni Kanunumuz da kişilik haklarına hukuka aykırı olarak gerçekleşen saldırıların durdurulması ve saldırıda bulunandan tazminat istenilmesini düzenleyerek kişilik haklarını hukuki koruma altına almıştır.

Hukuka aykırı olarak özel hayata yönelik saldırılar ayrıca suç da teşkil etmektedir. Ceza Kanunu 134 ve devamı maddelerinde özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını düzenlemiştir.

Tüm bu hukuki düzenlemeler kişilerin özel yaşamının gizliliğinin teminatıdır.

Kişilerin özel yaşamına ilişkin bilgiler, görüntüler ses kayıtları bilgisi ve izni olmadan kaydedilemez, kamuya açıklanamaz. Kişinin özel yaşam verileri kendisine aittir, kişinin gizli alanını oluşturur.

Kişilerin bilgisi ve izinleri olmaksızın fotoğraflarının çekilmesi, görüntülerinin kaydedilmesi, konuşmalarının kayıt edilmesi (hatta bu konuşmalar suç bile teşkil etse), bunların kamuya açık hale getirilmesi suçtur. Örneğin giyinme kabininde gizli kamera ile görüntü kaydetmek suçtur. Bir kişinin başka bir kişi hakkında suç teşkil edecek ithamlarını gizlice kaydetmek suçtur. Telefon görüşmelerini gizlice kaydetmek suçtur.

Günlük yaşam içinde özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu anlamak ve neyin suç teşkil edebileceği ayırt etmek kolaydır.

Ancak günümüzde gerçek günlük yaşam dışında bir sanal yaşam daha vardır: Sosyal medya…

Hemen herkesin de elinde ileri teknoloji ürünü kamera içeren telefonlar bulunmakta, her durumda fotoğraflar ve video görüntüleri çekilmekte, hemen de sosyal medya üzerinden paylaşılmaktadır. Aslında herkes görünürde kendisine ait verileri, bilgileri, fotoğrafları paylaşmaktadır. Ancak hep fotoğraflarda başkaları da bulunmakta, etiketlenmektedir.

Eskinin sohbet ortamlarında albümlere bakılmasının günümüz versiyonu sosyal ortamlarda paylaşılan resimlerdir. Teknolojinin imkanları ile gerçekleşen sosyalleşme sürecinde paylaşılan verilerin durumunu özel hayatın gizliliğine ilişkin hukuki düzenlemeler ışığında değerlendirmek gerekmektedir.

Öncelikle belirtilmelidir ki fotoğrafın gizlice çekilmediği durumlarda, fotoğrafın içeriği kişilik haklarına bir saldırı içermiyorsa, bu fotoğrafın sosyal medyada paylaşılması suç teşkil etmeyecektir. Başkalarının kişisel verilerini paylaşım halinde etiketlemenin engellenmesi de teknolojik olarak mümkündür.

Bu noktada kişisel verilerin, görüntülerin paylaşımına verilecek izinlerin sosyal medyaların kayıt aşamasında titizlikle değerlendirilmesi ve ayarlarının yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Çünkü sosyal medyada özel hayat korumasının nerede başlayacağı bu ayarlar belirleyici olmaktadır.

Eğer sosyal medyadaki paylaşımlar herkese açık olarak ayarlanmış ise, paylaşılan özel fotoğrafların, kopyalanarak başka hesaplarda yer alması özel hayatın gizliliğini ihlal olmayacaktır.

Yargıtay oldukça yeni bir kararında, “facebook hesabında herkese açık olarak yer alan profil resminin başkalarınca görülmesi ve bilinmesi istenmeyen, hukuk tarafından gizliliği ve korunması temel bir şahsiyet hakkı kabul edilmiş özel yaşam alanına ilişkin görüntü olarak değerlendirilemeyeceği” açıklamasına yer vererek özel hayatın gizliliği suçunun sosyal medyada oluşumuna açıklık getirmiştir.

Bilgisayar başına yalnız olarak geçen kişiler, aslında internet ağı üzerinde bir kalabalıkla beraber olduğunu düşünerek kendisini, özel hayatını ve haklarını koruyucu tedbirleri almalıdır. Bu nedenle çok gereksiz görünen program uyarılarını zaman ayırarak okumalı, “kabul ediyorum” tuşuna basmadan hangi haklarından vazgeçtiğini iyice düşünmelidir.

Huzurlu ve sağlıklı günler dilerim.