Eskiden evlerimizdeki albümlerde yer alan ve sadece konuklarımızın görebildiği eski fotoğraflar, günümüzün teknolojik imkanları ile sosyal medyada hemen paylaşılabiliyor. Her zaman, pek çok kişi görebiliyor.
Resimlerimiz bizim özelimiz aslında. Ancak özelimizi internet üzerinden yaymak, ya da aynı fotoğrafta yer alan diğer kişilerin yaymasına izin vermek başlangıçta kendi tercihimizdir.
Geçen zaman içinde fotoğrafta görünen özel statüde bulunmayabiliriz. Örneğin, evli çiftler boşanmış, nişanlılar ayrılmış, beraberlikler son bulmuş olabilir. Hatta ticari ortaklıklar bozulmuş olabilir. Ancak sosyal medyaya baktığınız zaman önceki ilişki halen varmış gibi görünebilir.
Bu durumda geçmiş yaşam durumunu gösteren resim ve paylaşımlar insanı rahatsız edecektir. Genellikle taraflar eski paylaşımları sosyal medyadan hemen temizlemekteler. Bazen de taraflardan biri geçmiş ve bitmiş bir ilişkiyi, hala varmış gibi gösteren yayınları sürdürmeyi seçmektedir. Bu durumda rahatsız olan tarafa karşı suç işlenmektedir.
Yargıtay 2017 yılı Eylül ayında verdiği bir kararında bu duruma işaret ederek, taraflar arasındaki eski ilişki sona erdikten sonra, aralarında ilişkinin varlığını belli eden fotoğrafların kaldırılması kendisinden istendiği halde kaldırılmamasının suç teşkil ettiğini vurgulamıştır.
Hukuki mantık şudur:
Taraflar arasında bir ilişkinin var olduğu dönemde sosyal medyada fotoğraf paylaşımı özel yaşamın ihlali niteliğinde değildir. Çünkü taraflar, özel yaşamlarını fotoğraf çektirerek ve bu fotoğrafın yayımına karşı çıkmayarak özel yaşamına ilişkin veri oluşum ve paylaşımına rıza göstermektedirler. Bu noktada sorun yoktur.
Taraflar arasındaki ilişkinin sona ermesinden sonra ise durum değişmektedir. Çünkü artık fotoğrafların yayımı sırasındaki ilişki sona ermiştir. Taraflar yeni bir yaşama başlamışlardır. Bu ilişki beraberlik, evlilik veya nişanlılık olabilir. Bu berberliğin sona ermesinden sonra taraflar ayrı bir yaşam sürdürebilir, yeni beraberlikler kurabilir, çocukları olabilir. Geçmişin her dönemde kişiyi takip etmesi doğru değildir. Yaşamın her aşamasının herkesin ulaşabileceği şekilde sergilenmesi rahatsız edicidir. Bu noktada rahatsızlık karşı tarafa ulaştırılmalı ve önceki fotoğraf paylaşımına gösterilen rızanın sona erdiği belirtilmelidir.
Karşı tarafa yapılacak bildirimde açıkça hangi sosyal medyada hangi tarihli paylaşımların ve fotoğrafların kaldırılmasının istendiği belirtilmeli, ispat edilebilmesi amacıyla yazılı olarak yapılmalıdır.
Bildirimin yapılması ile artık fotoğrafla somutlaşan verilerin yayımı hukuki temelini yitirecek ve yayımlar hukuka aykırı hale gelecektir. Kişisel veri olan fotoğrafın yayımını sürdürmek de suç teşkil edecektir.
Bu suç kişisel verilerin hukuka aykırı olarak yayımlanması suçudur.
Türk Ceza Kanunu 136. Maddesinde kişisel verilerin hukuka aykırı olan yayılması, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasını gerektiren bir suç olarak düzenlenmiştir. Takibi şikayete bağlıdır.
Aslında belki de doğrusu, özel yaşamın gerçekten özel kalmasıdır.
2018 mutluluklar getirsin..
T.C.
YARGITAY
12. CEZA DAİRESİ
ESAS NO: 2017/150
KARAR NO: 2017/6231
KARAR TARİHİ: 13.9.2017
>ÖNCEDEN ARKADAŞ (SEVGİLİ) OLAN VE ARKADAŞLIK SÜRESİNDE BİRLİKTE ÇEKTİRMİŞ OLDUKLARI FOTOĞRAFLARIN FACEBOOK'DA YAYINLANMASI, ARKADAŞLIĞIN SONA ERMESİNDEN SONRA BU FOTOĞRAFLARIN DAVACI TARAFINDAN SANIKTAN KALDIRILMASI İSTENMESİNE RAĞMEN KALDIRILMAYIP YAYINLANMASINA DEVAM EDİLMESİ, VERİLERİ HUKUKA AYKIRI YAYMA SUÇUNU OLUŞTURACAĞI. TCK m-136/1
ÖZET:Sevgilisinden ayrıldıktan sonra birlikte çektirdikleri fotoğrafları sosyal medyadan rızaya aykırı şekilde yayınlanmasının TCK'nın 136/1. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturduğu ...."İddiaya konu sanıkla mağdur arasındaki ilişkinin varlığını ve boyutunu gösteren fotoğrafların, daha önce mağdurun rızasına uygun olarak facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde yayımlanmış olması karşısında, bu fotoğraflar, mağdurun özel yaşam alanına dair ve özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte görüntüler olarak kabul edilemeyeceğinden, sanığın, mağdura ait kişisel veri niteliğindeki fotoğrafları, mağdurun rızasına aykırı şekilde yayımlamaya devam etmesi biçiminde sübut bulan eyleminden dolayı TCK'nın 136/1. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği.
İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26.01.2016 tarihli, 2015/503-2016/33 Sayılı direnme kararı, katılan tarafından temyiz edilip, 6763 Sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik CMK'nın 307. maddesinin 3. fıkrası uyarınca Yargıtay Ceza Genel Kurulunca direnme hükmünün incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmekle; yeniden incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyada, sanığın, TCK'nın 134/2. maddesinde tanımı yapılan özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı “...Yapılan yargılama sonucu, sanığın savunması, katılanın beyanı, dosya içerisindeki belge ve tüm dosya kapsamından; bir süre arkadaşlık yapan sanığın katılanla beraber çekilmiş olduğu fotoğrafın facebook isimli internet sitesine yüklediği tarihin tam olarak tespit edilemediği, yani katılanla ayrıldıktan sonra rızası dışında yükleyip yüklemediğinin tam olarak tespit edilemediği, böylece şüpheden sanığın yararlanması ilkesi gereğince atılı suçtan beraati yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur...” biçimindeki gerekçeye dayalı olarak beraatine dair 13.03.2014 tarihli, 2013/143 esas, 2014/133 karar sayılı hükmün, katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 11.05.2015 tarihli, 2015/35 esas, 2015/7819 karar sayılı ilamı ile;
“...Sanığın ve katılanın bir süre arkadaş olduğu, daha sonra arkadaşlıklarının sona erdiği, sanığın katılan ile birlikteliği sırasında katılan ve sanığın yan yana çektirdikleri fotoğrafları kendi facebook sayfasına koyduğu, arkadaşlıkları sona erdikten sonra katılanın fotoğrafların kaldırılmasını sanıktan talep etmesine rağmen sanığın bahse konu fotoğrafları kaldırmadığı olayda,
Dosya kapsamından sanık ile katılanın ilişkilerini 2012 yılı eylül ayına kadar sürdürdükleri ve beraber oldukları dönemde çektirdikleri fotoğrafların, facebooka konulma tarihi tam olarak tespit edilemese de, tarafların beraber oldukları dönemde sanık tarafından kendisine ait facebook sayfasına konulduğu ve o dönem itibariyle katılanın buna itirazda bulunmadığı, katılanın beyanıyla, kendisinin eylül ayında sanıktan ayrılmak istediği, ancak sanığın birlikteliği devam ettirmek istediği, 2012 yılı ekim ayında katılanın, sanığın kendisini tehdit ettiği iddiasıyla, katılan hakkında suç duyurusunda bulunduğu, ancak daha sonra tehdit eylemiyle ilgili katılanın şikayetinden vazgeçtiği, daha sonra katılan tarafından 12/12/2012 tarihinde de, bahse konu fotoğrafların halen sanığın facebook sayfasında paylaşıldığı iddiasıyla şikayette bulunduğu ve iddianamede de belirtildiği üzere, şikayet tarihi itibariyle fotoğrafların sanığın facebook sayfasında bulunduğunun belirtildiği, sanığın savcılıkta verdiği ifadesinde de, 2012 yılının aralık ayı sonunda bahse konu fotoğrafları kaldırdığı dikkate alındığında, şikayet tarihinden önce katılanın sanığı tehdit suçu sebebiyle şikayet etmesi ve sanığın katılana gönderdiği mesaj bölümünde “o resimlerde benim, ister koyarım face'me ister koymam kimseye de hesap vermem sen de bunu böyle bil.” şeklindeki mesajı da göz önünde bulundurularak, katılanın sanıktan eylül ayında ayrılmak istediğinin kabulü gerektiği ve bahse konu fotoğrafların katılanın rızasıyla sanığın kendi sayfasında paylaşılsa da, katılanın fotoğrafları kaldırması isteminde bulunduktan sonra katılanın rızasından bahsedilemeyeceği ve sanığın fotoğrafları kaldırması gerektiği halde kaldırmadığı, fotoğrafların facebook isimli internet sitesine konulma tarihinin bir önemi bulunmadığı, önemli olan hususun şikayet tarihi itibariyle katılanın rızasının devam edip etmediği ve fotoğrafların facebookta bulunup bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın katılanla yan yana çekilen fotoğrafını facebookta yayınlaması eylemine uyan TCK'nın 134/2-1.cümle gereğince cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, 'sanığın katılanla beraber çekilmiş olduğu fotoğrafın facebook isimli internet sitesine yüklediği tarihin tam olarak tespit edilemediği, yani katılanla ayrıldıktan sonra rızası dışında yükleyip yüklemediğinin tam olarak tespit edilemediği' gerekçesiyle oluşa ve dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeyle beraat kararı verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de;
Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında, sanık hakkında beraat hükmü kurulurken, uygulanan kanun ve maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK'nın 232/6. maddesine aykırı hareket edilmesi...” nedenlerine dayalı olarak bozulduğu ve mahkemece önceki verilen kararda direnildiği belirtilerek 26.01.2016 tarihli beraat hükmünün kurulduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.11.2013 tarihli, 2013/50 esas, 2013/525 Sayılı kararına ve süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi; bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak, bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak, bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni delillere dayanmak, ilk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak suretiyle verilen karar; özde direnme niteliğinde olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay'ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
Dairemizin bozma ilamından sonra yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda önceki uygulama aynen benimsenmiş ise de; “...mahkememizce bozma üzerine yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde; bozmanın yerinde olmadığı, taraflar arasında özel hayata dair olduğu kabul edilecek resimleri ilişki sürecinde birlikte sanığın facebook hesabından paylaşıldığı ya da müştekinin buna açıkça rıza gösterdiği, ilişki bittiğinden itibaren sanıktan istendiği anda resimleri sayfadan çıkarılmamasının TCK 134/2 madde ve yönünden suçun unsurlarını oluşturmayacağı, ilgili madde de görüntülerin hukuka aykırı olarak ifşasından bahis edildiği, oysa ki olayda sanığın resimleri ifşaya başladığında herhangi bir hukuka aykırılıktan söz edilemeyeceği, yasada korunması amaçlanan şeyin kişilerin özel görüntü ya da seslerinin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesinin önlenmesi olduğu, suça konu resimlerin başlangıçtan itibaren belirli aşamaya kadar hukuka uygun olarak ifşa edildiği, gelinen noktada resmin taraflarından birinin yani müştekinin rızasını çektiği anda eylemin suça dönüşmeyeceği, bu noktada sanığın sergilediği hareketsiz kalarak resimleri çıkarmamasının atılı suçun unsurlarını oluşturmayacağı kanaatiyle mahkememiz kararının yerinde olduğu değerlendirilerek aşağıdaki şekilde sanığın beraatine hükmolunmuştur...” biçimindeki yeni ve değişik gerekçelerle CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince hüküm kurulmasından dolayı yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, direnme kararının eylemli uyma olarak kabulüyle hükmü temyizen inceleme görevinin Dairemize ait olduğu belirlenerek yapılan incelemede:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanın sair temyiz itirazlarının reddine,
ancak;
Sanığın, bir karede mağdurun kendisini yanağından öptüğü, diğerlerinde kendisine sarıldığı ve her ikisinin üzerlerinde günlük kıyafetleri bulunduğu halde yan yana poz vererek çektirdikleri fotoğraflarını, mağdurun bilgisi dahilinde facebook hesabında yayımladıktan sonra, söz konusu fotoğrafları, mağdurla ayrılmalarına ve mağdur tarafından kaldırılması istenilmesine rağmen yayımlamaya devam ettiği olayda;
İddiaya konu sanıkla mağdur arasındaki ilişkinin varlığını ve boyutunu gösteren fotoğrafların, daha önce mağdurun rızasına uygun olarak facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde yayımlanmış olması karşısında, bu fotoğraflar, mağdurun özel yaşam alanına dair ve özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte görüntüler olarak kabul edilemeyeceğinden, sanığın, mağdura ait kişisel veri niteliğindeki fotoğrafları, mağdurun rızasına aykırı şekilde yayımlamaya devam etmesi biçiminde sübut bulan eyleminden dolayı TCK'nın 136/1. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle sanık hakkında CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince beraat kararı verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı olup, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeple 5320 Sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 13.09.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.